4. SAYI ARŞİVİ

14.12.2010 10:08

1.SAYFA

1.SAYFA

30.11.2010 09:38

 

 

                Beldemizde esnaflık yapan aynı zamanda Çakırhüyük İlköğretim Okulunda okul aile birliği başkanı olan Fatih Songur ile  beldemiz  hakkında sizler için kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

                Beldemizin ilerilemesinde gönüllü bir fert olan Fatih  abimiz, belde sorunlarına karşı gayet duyarlı bir hemşehrimizdir.

                Sayın Fatih Songur köyümüzün düzelmesi yani iyi bir yere gelmesi için bize düşüncelerini iletti.Konuşmasında beldemiz sakinlerinin elinden geldiğince köyümüze sahip çıkmasını dile getiren sayın Fatih Songur konuşmasını şu şekilde ifade etmiştir.

                BELDEMİZE SAHİP ÇIKALIM

             Fatih songur:  ‘’Eğitim sorunumuz yıllardır süregelmiş bir sorundur. Eğitim sistemimizdeki aksaklıklar kolayca çözülemeyecek türdendir. Bu sistemle verimli bir eğitim elde edilememesinden dolayı gençlerimiz bir türlü eğitimde istenilen başarıyı gösteremiyor.Bundan dolayı bizim bu gençlere veya ailelerine  kızma hakkımız var mı? Herhangi bir sitemde bulunma hakkımız var mı?  Geçmişte bu olumsuz gelişmelere seyirci kalan bir takım siyasetçimiz veya zenginlerimiz oldu. Bunlardan birlik ve beraberlik içinde ve çağdaş bir çakırhüyük oluşturmaları hususunda ellerini taşın altına koymalarını istiyoruz. Aksi durumda ileri, birlik ve beraberlik içinde olabilecek bir keysun düşünülebilinir mi? Şu an  tabiri caizse birbirini yiyen bir toplum haline gelmiş çıkmışız. Dolayısıyla köy elden gidiyor. Geleceği adına umut verici durum yaşanmıyor. Soruyorum bu köyümüze sahip çıkmayanlara , şimdiye kadar neredesiniz? Bir yoksula sahip çıkılıyor mu, şu Adana’ya kafa tutan keysun ovasında bir hizmet bir iş olanağı sağladılar mı? Bir işsiz için çabaladılar mı? Köy şu an göç veriyor. Bu verimli arazilerle uygun imkanlarda neden göç alan değil göç veren bir yer oluyoruz. Bunu soruyorlar mı? Gel bu pirincin taşını ayıkla? ’’

              Beldemizde sorunlara karşı duyarsızlığı eleştiren bilinçli bir kasaba sakinimiz olan Fatih Songur  birilerinin bu güzel belde için harekete geçmesini ve beldemizi sahiplenmelerini dile getiriyor. Fatih Songur konuşmalarına şu şekilde devam ediyor.

              Fatih songur:  ‘’ Okulumuzla ilgili bir takım eksikleri dile getirmeyide burda kendime vazife biliyorum. Mesela okulumuzun projeksiyon cihazı yetersiz. Öğrenciler  bu fırsattan istifade edmiyorlar. Dolayısıyla eğitimde teknolojinin gerisinde kalmış oluyoruz.  Bu nimetlerden istifade etmek öğrencilerimizin en doğal hakkı .  Civar köy okullarında bu imkan varken bizim koca okulda bunun eksikliğini neden yaşıyoruz. Hiç okulu düşünen bilinçli bir veli kitlesi yok mu bu sorunu dile getirecek.

              Ek binaya ihtiyacımız var. Okul aile birliği başkanı olduğum için haberdarım okulumuzun 5 derslikli bir ek binaya ihtiyacı var. Eğitimde sınıf sıkıntısı olması vahim bir durum.

               Çevre köylerde neden çokça öğrenci kazanıyor da bizim beldemiz kahveye insan yetiştiriyor. Biz onları eğitim saflarına katmamız gerekmiyor mu ? Biz bu durumda vicdanımızı sorgulamalıyız. Eğitime harcanan  her şey 1’e   10 verir.bunu hepimiz biliyoruz.  Eğer binanın temeli zayıf  olursa  üst katlarda sağlam bir yapılaşma inşası elde edemessiniz. Bunun için eğitimin  1. kaddemesine daha fazla emek verilmelidir.

Kalifiye eğitimci olması da eğitimde aranan özelliklerdendir. İlçe milli eğitim de buralarda eğitimin  iyi olması için kaliteli eğitimcileri göndermek adına teşvik edici şeyler yapmalıdır. Eğer ki eğitimde hastalık varsa reçetesini oluşturmakta onların elindedir.  Şöyle bir bakıyoruz üniversiteye öğrenci kazandırma oranlarına veya memur olma vs.. en geride biziz.  Tek taşla duvar olmaz. Velilerde sahip çıkmalıdır.’’

 

------------------------------------------------------------------O---------------------------------------------------------------

 KURBAN BAYRAMINDA KURBANLAR KESİLDİ.

  
       

                                                                                                                    

  
Beldemizde mübarek kurban bayramı gönüllerde tatlı bir iz bıraktı. Vatandaşlarımız  bu kurban bayramında ailece ve akrabalarla birlikte olmanın sevincini yaşadılar.Bu bayramda aynı zamanda kurban kesebilecek olanlar kurbanlarını kesti ve fakir olan köylümüze , komşularına et göndermeyi kendilerine bir borç bildiler.

           Kurban bayramında kurbanlık fiyatlarının yüksek olmasından dolayı beldemizde kurban kesim oranında az bi düşüş yaşandı ama bu bayramları bir mağfiret ve ibadet bilinciyle değerlendirmeyi düşünen beldemiz sakinleri bu pahalılığa aldırış etmeden kurban kesme vacibelerini yerine getirdiler.

           Bayramı yakınları , akrabaları ile birarada geçirmek için gurbetteki vatandaşlarımız beldemize ziyaretlerini gerçekleştirdiler.Görevleri nedeniyle beldemize gelemeyen  köylülerimiz  de bayramı gurbette geçirmenin burukluğu ile bayramını ifa ettiler.

             Beldemizde tam bir kardeşlik havasında kutlanan kurban bayramında kurban kesen köylülerimiz kurbanlarını fakir ve ihtiyacı olanlarla paylaşarak bunun hazzını derinden yaşadılar aynı zamanda bayramları küskünlüklere kırgınlıklara son vermek için bir fırsat bilen köylümüz abi kardeş anne baba ziyaretleri yaparak dargınlıkları  mutluluğa çevirdiler. 

 -----------------------------------------------------------------O--------------------------------------------------------------

Gaziantep-Yavuzeli Yolu Hizmete Açılacak.

 

 Darısı Besni-Yavuzeli Yoluna 
 
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Gaziantep milletvekili Mehmet Erdoğan, Gaziantep-Adıyaman yolunun tamamlanan Gaziantep-Yavuzeli kısmının hizmete açılacağını söyledi.

Gaziantep -Yavuzeli'nden sonraki kısımda çalışmaların devam ettiğini belirten Mehmet Erdoğan, yoldaki altyapı çalışmalarını tamamlayacaklarını ifade etti. Yolun sıcak asfaltının mayıs ayında döküleceğini dile getiren Erdoğan, "Araban-Besni arasındaki 'Ergengediği' dediğimiz yere kadar olan kısımda Çatboğazı Barajı çalışmaları devam ediyor. Bunların zemin etüdü çalışmalarına kadar bu yol askıya alındı. Yolun devam etmesi için güzergahı değiştirdik. Büyük ihtimalle Emirhaydar- Beydilli köyleri yanından geçirip Ziyaret köyünün arka tarafından o yolu tamamlayıp hizmete açacağız" dedi. Haber: KHA (KeysunBirlik Haber Merkezi)

 

 

 -----------------------------------------------------------------O--------------------------------------------------------------

KEYSUNLU_02

 

                                                      DELİ İLE VELİ ARASINDAKİ FARK

             Bir önceki köşe yazımı yazdığım tarihe baktım, uzun zaman olmuş elim tuşlara dokunmayalı.. Bu uzun zaman zarfında  haritanın hangi ucundan gezindik durduk kimbilir… Neyse meramıma geleyim.….

 

              Dışardayım …Öğle vakti..Vatana karşı görevimiz…Yani mesaideyiz..Bulunduğumuz ortama toplumun büyük çoğunluğunun kullandığı deli tabirine uyan bir kişi geldi..Neyse O’nu savuşturdum…Daha sonra inzivaya çekilip deliler ve Veliler üzerine tefekküre daldım..Deli ile Veli arasındaki farkı ayırt etmekten çoğu zaman aciz kalıyoruz. Çünkü Deli dediğimiz Veli olabiliyor Sana öğrettikleriyle…

 

              Şöyle bir kıssa vardır anlatıla gelir. Zengin bir çiflik sahibinin yanında deli bir kişi çalışırmış ve Çiftliğin beyini çok severmiş. Birgün Çiftliğin beyi hacca gitmiş.. Aradan günler, haftalar geçmiş.Hacta bulunan Çiftliğin beyinin o günlerde canı sürekli helva çeker olmuş. Deli birgün Beyin hanımının yanına gelerek helva yapmasını istemiş Hactaki beyine götürmek için… Evin Hanımı, Delinin canının helva çektiğini bunun için böyle bir bahane uydurduğunu zannetmiş…Neyse helvayı hazırlamış deliye vermiş.Aradan günler geçmiş deli hastalanmış ve ölmüş..Bu arada çiftliğin Beyide dönmüş Hac’tan.. Deliyi aratmış elini öpmek için…. Çünkü Deli helva sıcaklığını kaybetmeden beyine teslim etmiş ve gözden kaybolmuş..

 

             Saadete geliyorum…Bence Deli ile Veli Arasında kıldan ince bir çizgi vardır..Biri Normalin altı,diğeri normalin üstü…Yani ikisi de anormal. Bu arada Toplumumuzun ezici oğunluğunun cahil ve beyinsel yoksulluk çeken insanların oluşturduğu bir ülkede Deliler bir başka değer kazanıyor gözümde yüreğimde….

 

              Yazıma Şeyh Galip’in sözleriyle mim koyuyorum..’’ Hoşça Bakınız Zatınıza’’

               Haftaya görüşmek dileğiyle…

 

 

 

 

2.SAYFA

2.SAYFA

30.11.2010 09:40

 KEYSUNLU GENÇLER KURSTA ÜNEVERSİTEYE HAZIRLANIYORLAR.          

  

  
               Beldemizin camisi üniversiteye hazırlık kursunu yaklaşık olarak 5 yıldır sürdürmekte.camimiz 2 katlı ve alt katı kuran kursu olarak hizmet vermekteydi. Günün büyük çoğunluğunda boş kalan camimizin kurs odaları şimdi üniversiteli öğrencilerimizin çalışması için kullanılıyor.beldemizde 8 yıl görev yapmış olan ve şu günlerde tayını besniye çıkıp giden mustafa hocamız beldemize büyük hizmet sağlamışt.mustafa hoca çoğu zaman boş kalan ve klimalı olan bu kurs salonlarını öğrenciler için üniversite hazırlık salonuna dönüştürmüş oldu. Sadece üniversiteye çalışma amaçlı olarak açılan ve karşılıksız öğrencilere tahsis edilen bu salon beldemizde bir çok öğrencimizin üniversiteyi kazanmasına vesile oldu.burayı iyi şekilde değerlendiren gençlerimiz bu kurs salonunda büyük başarılara imza attılar. Daha da başarılarının artacağını umuyoruz. Gençlerime Üniversiteye girişin yolunu açan cami hocamıza teşekkürlerimizi sunuyor ve beldemize bu hizmeti sunuduğu için minnettar olduğumuzu dile getiriyoruz.

             Camideki okuma salonu kursumuzda 5 yılda yaklaşık  20-25  gencimiz herhangi bir üniversiteye veya memuriyete yerleştiler.şu an köyümüzde üniversiteye hazırlanan arkadaşımız Ömer ASLAN ve onun denetiminde 10-15 kişi orda herhengi bir üniversiteye yerleşmeyi istemek amacıyla çalışmaktalar. Onları yıl sonunda iyi yerlerde göreceğimizi ümidediyor ve başarı yüzdeliğini öğrenmek için size orda çalışan bir kaç öğrencimizi saymak istiyoruz.

         Şu an orda çalışan arkadaşlarımız :

Ömer ASLAN  ,  Ali ÖNDOĞAN , Selçuk ŞEKER ,  Uğur AKBUDAK , Uğur TÜRLÜ , Battal NACAR , Cihan NACAR , Özgür  CANKARA , Müslüm YILMAZ , Uğur PARLAK ,  Mehmet YILDIZ , Kubilay ÇİĞDEM , Mehmet  NACAR gibi kardeşlerimizdir.

  
Bu üniversiteye çalışma kursu hakkında çalışkan muhabirimiz  Ömer ASLAN’ın  röportajını sizlere sunuyoruz.

SORU : Bu kursta neden öğrencilerle siz ilgileniyorsunuz?

Ömer ASLAN: Bu iş gönüllük işidir. Birlik  ve beraberlik olmamız lazım omuz omuza verip ayrım yapmadan burada hep birlikte kardeşçe çalışalım. Çünkü benim bilmediğimi o bilebilir onun bilmediğini de ben bilemem  ne yaparız oturur ders çalışır bilgi alışverişiyle birbirimize yardımcı oluruz. Beldemiz büyük bir yer üniversiteyi kazanan arkadaşlarımız az olduğu için üzülüyoruz. Neden bizimbeldemiz insanlarıda üniversiteyi kazanmasın ki.

SORU : Bu kursun ne yararı oluyor?

Ömer ASLAN: bu kurs sayesinde liseye giden öğrenci kardeşlerimiz  disipline edilmiş oluyorlar. Bizler abileri olarak onlara ders konusunda ve her manada yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca sigara gibi alışkanlıklar kız arkadaş gibi dalgalarla geleceğini kurmadan kendileri Salı vermelerini engellemiş oluyoruz. Kahvede boş boş oturacağına burada kendini yetiştirmesine yardımcı oluyoruz. Çünkü bu kardeşlerrimizin en verimli dönemleri bu yaşlar kayıp gitmlerini istemiyoruz. Öğretmene ,  aileye ve büyüklerine  saygısızlık gibi konularda onlara tavsiye niteliğinde  yardımlarımız  oluyor.bu kadar büyük bir yerleşim yeri üniversiteye öğrenci kazandırmada neden sonlarda  biz başarısızlığımızla adımızdan söz edilmesini istemiyoruz. Bunun uğraşısını veriyoruz.  Kıyas olarak kesmetepe neden bizden daha çok öğrenci kazandırıyor. Bunu düşünüyoruz.

SORU:  Biraz da okuldaki başarılarından söz edermisiniz ?

Ömer ASLAN:  Arkadaşlarımız ve bizlerede bakınca  şunu görüyorum. Bizler iki adımlık yoldan geliyoruz . ama yakın köylerden gelen öğrenciler bizim köyün öğrencilerinden daha başarılı . onlar sabah saat 5 te kalkıp yola çıkıyolar ve 7 de derse giriyolar.Bizim öğrencilerde 2 adımlık yol geliyolar ama yine de çalışmıyolar.Bizim amacımız onların biraz onların bunlardan ders çıkarması.okulumuz öğretmenlerinden hakan hocamız saolsun haftanın bazı günleri buraya gelip öğrencileri sınavlara hazırlıyor. Umarım arkadaşlarımız bunun kıymetini anlar ve çalışırlar.

                                                                                                

 ------------------------------------------------------------------O-----------------------------------------------------------------------

                             ONLAR ARTIK BİR UZMAN
 
            Beldemiz gençleri meslek edinmeyi kendilerine  birer  gaye edinerek iş bulma uğraşını sürdürüyorlar. Beldemizde son 8 yılda devletimizin çeşitli kademelerinde memuriyete atanmış arkadaşlarımız yıldan yıla artış göstermekteler . Beldemizde son yıllarda çok sayıda öğretmen ,  hakim , memur , uzman çavuş , polis , veterinerlik  gibi mesleklere girenler oldu.  
 
            Bu tür gelişmeler beldemizde eğitimli insan ordusunun arttığının göstergesidir.Aynı zamanda üniversiteye yerleşmede öğretmenlikten diş hekimliğine kadar çok üstün başarı gösteren keysunlu kardeşlerimiz artık o üzerindeki umutsuzluk zincirlerinide kırıyorlar. Bu yıl 2 arkadaşımız uzman çavuşluk sınavına girerek sınavı başarıyla tamamlayıp ön  eğitimini görecekleri yerlere gittiler. Bu başarılarıyla ailelerine sevinç yaşatan  kardeşlerimiz  Çakırhüyük ‘ ümüzün vasıflı eleman potansiyelini yukarılara taşımış oldular.

            Uzman Çavuşluk sınavında üstün başarı gösteren arkadaşlarımız:

            Mehmet ASLAN  :  Uzman Erbaş   Isparta – Eğirdir   ( 6 aylık eğitim görecek)

            Murat ORHAN  :     Uzman Çavuş    Anklara  -Merkez    (12 aylık eğitim görecek)

 

 ------------------------------------------------------------------O-----------------------------------------------------------------------

MUSTAFA    HOCA  ÇAKIRHÜYÜK’ E  ÇOK  ŞEY  KATTI.
 

 

 

               Beldemize 2002 yılında gelerek ilk yıllarından itibaren sürekli çalışıp kasabamıza sayısız emeklerde bulunan Mustafa Hoca’mızın geçtiğimiz ay Besni’ye tayını çıkmıştır. Beldemizde tam olarak 8 yıl görev  yapan çok kıymetli köy imamımız Sayın Mustafa Kandemir’in  tayını besni ye çıktı. 8 yıl boyunca beldemizde yeni cami yapılmasına vesile olan, Çakırhüyük’te halka kuran kursunda kuran okumayı öğreten , umreye gitmede beldemizi Besni’de en önlere taşıyan ve camide öğrencilere üniversiteye hazırlanmaları için kurs açan  ve sayamadığımız güzel uğraşılarla Çakırhüyük’ te iyiye gidişin önünü açan hocamız yeni görev yeri olan Besni’ye gitti. Camimize Mustafa Kandemir hocamızın yerine yeni bir imam ve müezzin gönderildi. Mustafa Hocamız 8 yıl hiç aralıksız Keysun’a çok şeyler kattı. Umulan o dur ki çakırhüyükte yeni imam da Mustafa Hoca gibi iyi işlere öncülük etsin. Eski imamımız Sayın Mustafa Kandemir’e  teşekkürlerimizi bir borç biliriz.

 

 ------------------------------------------------------------------O------------------------------------------------------------------------- 

 

 
   İYİ ÇİĞKÖFTE NASIL YAPILIR?

Bulguru kaynar su ile ıslatıp biraz tuz ekleyin. Soğanları rendeleyip yağda biraz kavurun. Ardından salçayı ekleyin. Soğanı ocaktan almaya yakın baharatları katın. Kaynar su ile şişmiş bulgurların üzerine soğanlı karışımı ve nar ekşisini dökün ve iyice yoğurun. İnce ince kıyılmış maydanoz ve soğanları bulgura karıştırın. Damak tadınıza göre acı biber ve tuz ekleyin. Tekrar iyice yoğurun, ardından da köfte şeklini verin.

 

 

 

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

 
 
 

KÖŞE YAZARI

15.10.2010 00:25

(HALİL KARAKUŞ)

 

                                          KÖR KUYUDA OLSAK BİLE


      İnsanlar umut ettikleri ve zorluklarla mücadele ettikleri oranda yaşarlar. Ne zaman ki umudumuzu yitiririz, yaşamla bağlarımız kopmaya başlar. Bu hafta “yakınıp sızlanmak yerine, sorunu nasıl çözebilir ve aydınlığa nasıl adım atabiliriz?” konulu bir hikâyeden ibaret.

Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, bir kuyunun içine düşmüş.
Niye düşer, nasıl düşer sormayın.

Eşek bu. Düşmüş işte.

Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü.

Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm!

Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.

Ayıptır söylemesi, anırdı yani.

Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.

Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor.

Üstelik yaralanmış.

Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.

Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.

Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.

Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek!

Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.

Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü.

Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.

Köylüler ağzı açık bakakaldı...

Hayat, bazen (Ne bazeni, çoğu zaman.) bizim de üzerimize abanır. Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.

Kör kuyuda olsak bile...

 

 

 

 

3.SAYFA

3.SAYFA

30.11.2010 09:46

            Beldemizde öğretmenler günü Etkinliği

 

            24 Kasım öğretmenler günü münasebetiyle (Besni kaymakamımız Sayın Gürkan DEMİRKALE'ninde katıldığı) beldemizdeki öğretmenler onuruna tavaş mesire alanında yemek verildi.  Öğretmenler gününü kutlamaya Besni Kaymakamı Sayın Gürkan DEMİRKALE, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet ARSLAN, beldemizde bulunan okul müdürlerimiz, öğretmenlerimiz, Sağlok Ocağı Doktorumuz Dr.Mehmet ARSLAN, belediye meclis üyelerimiz, mahalle muhtarlarımız, cami imamlarımız ve Çakırhüyük halkının  katılımı ile Tavaş mesire alanında kutlandı.

             Çakırhüyük Lisesi Müdürü sayın Osman KURT, Besni Kaymakamımız sayın Gürkan DEMİRKALE’ye ve belediye başkanımız sayın Hasan ÖZDEMİR’e okula yapmış olduğu hizmetlerden dolayı birer plaket verdi. Besni Kaymakamımız sayın Gürkan DEMİRKALE ve belediye başkanımız Hasan ÖZDEMİR daha sonra hasta olan beldemiz öğretmenlerinden Ömer KORKMAZ’ı evinde ziyaret ettiler.

  Ömer Hocamıza Acil Şifalar temennisinde Bulunuldu..         

             Beldemizde sınıf  öğretmeni olan (aynı zamanda köylümüz) ancak ağır hastalığı nedeniyle aralarında bulunmayan öğretmenimiz sayın Ömer KORKMAZ’a acil şifalar dileyerek bir an önce sağlığına kavuşmasını,okuluna kutsal mesleğine dönmesini temenni ettiler

 

                                                                                                                   HABER:

 ....................................................................O...................................................................

 

                        ÇAKIRHÜYÜK  LİSESİ’NDE  ÇEVRE DÜZENLEMESİ

                 Çakırhüyük Lisesi yeni müdürümüz Sayın Osman Kurt bu eğitim öğretim yılında yani sene başında okulumuza yeni müdür olarak atandı. Önceki yıllarda Köseceli Ç.P.L. de müdürlük yapan Sayın Osman Kurt’un ordaki başarısını burdada  devam ettireceğini düşünüyoruz. Okulumuza sene başında gelerek ayağının tozuyla hemen sınıfları boyatıp ,  kütüphaneyi tekrar derledi . Daha bir çok okul içi düzenlemelerle okulda yeni bir çehre oluşturmayı şimdiden başarmış bile. Okul müdürümüz Sayın  Osman Kurt gelir gelmez okul bahçesiyle ilgili düzenlemeleri hayata geçirmeye başladı. Bunun gerekli olduğunu düşünen  müdür bey okullarımız adına pek iyi bir tören alanımızın olmadığını daha da önmemlisi bahçe içindeki basketbol sahasının zeminin tamamen tahribata uğradığını söyledi. Bu alan da  öğrencilerin rahatça spor etkinlikleri yapamadığını dile getiren Kurt bayram tatili içerisinde  okulun bahçesinde kısa zamanda büyük değişiklik fırsatı oluşturduklarını  kaydetti. Okulda ortam düzenlemesinin önemli olduğunu eğitiminde beraberinde ilerileyebileceğini kaydederek bunları yapmanın önemine değindi.

           Okulumuz ve daha yapılacaklar konusunda bizle söyleşi yapan  müdürümüz konuşmalarında şunu diler getirdi.

           Okul Müdürümüz Sn. Osman Kurt:  ‘’ Okulumuzun öncelikle ek derslik ihtiyacı söz konusdur.  Bunun için bir takım çalışmalarımız bulunmaktadır. Bu konuda ilçe milli eğitimin bizim okulumuza bir ek derslik yapacağını ümidediyoruz.  Şimdilik en büyük ihtiyacımız bu derslik durumudur.  Bunu gerekli makamlara iletmiş bulunuyoruz.  Ayrıca beldemizle Kesmetepe arasına 11 derslikli lise nin  bir ek binasının yapılması gündemdeydi. Ama bu uygulamaya geçirilemyecek sanırım.  Çünkü bu konuda okulların birbirine uzak olmasından dolayı bir anlaşmazlık oldu.

 
         Okulumuzda bir diğer sorunumuz ise okulumuza  projeksiyon makinesidir.  Bunun da temin edilmesi gerekiyor. Bu konuda bir takım girişimlerimiz bulunmaktadır.Yine okulumuzda bizler bir kütüphane  düzenlemesi yaptık. Yalnız kütüphanemizde masa sandalye eksikliği söz konusudur.Bunun da sağlanacağı kanısındayız. Kütüphanemizde yeni sınav sistemi için gerekli kaynak ve döküman bulunumayır. Yani YGS ve LYS hazırlık kitapları bulundurabilirsek öğrencilerimize daha da yararlı olmuş olacak. Kütüphanemizin 100 temel eser ve türk dünya tarihi antolojileri eserleri yetersizliğinden öğrencilerimiz kendine gerekli olan  kitaba ulaşmada biraz beklemek zorunda kalmaktadır. ’’

 
           Muhabirimiz Ömer ASLAN :   Okulmuzda eğitimle ilgili yani öğrencilerle ilgili  neler yapabiliyorsunuz ?

   Osman Kurt:  Okulumuzun mevcudu 318 dir.  Ek derslik ihtiyacı  çok öenli bir konudur. Çünkü sınıf sıkıntımız olduğu için sabah öğle ders uygulaması yapıyoruz , öğrenciler  6 ‘ da derse geliyorlar . Bu da eğitimde verimi düşürmektedir. Ayrıca bu okulda sadece Çakırhüyüklü öğrenciler okumuyor. Okulumuzda 114 tane Kesmetepe’den öğrenci geliyor. Bunun için oklumuza kesmetepeli velilerden de destek gerekiyor. Bu tür sıkıntılar kız öğrencilerin eğitimini de olumsuz etkiliyor. Varlıklı şahıslar tarafından  okulumuzda erkek ve kız öğrencilere giyim , ayakkabı  ve eşofman yardımı yapılabilir. Ygs hazırlık için fotokopi çektirmek için fotokopi makinası ihtiyacımız var ,bununda teminini sağlayacağız. Bunlar aşılırsa başarınında kendiliğinden geleceğini umuyorum. Teknoloji sınıfında  akıllı tahta uygulaması eğitimde verimliliği artırır. Sınıflarada konulsa iyi olacak ama zamanla daha iyi olacağını umuyoruz.Kasımın son haftasında bunlarla ilgili bir toplantı yapmayı düşündük. Ayrıca  okulumuzdaki öğretmenlerimiz ygs ve lys ye hazırlık kursu veriyorlar üstelik bu bir gönüllülükle yapılmaktadır. Okulumuzun kütüphanesine konulmak için Besni’den biraz kitap geldi ama bu herkese yetmiyor.Onun için kitap sayımızı artırmamız gerekiyor. İkili öğretimden dolayı 06:50 derse başlanıyor. Uzak köydeki öğrenciler derse vaktinde  gelmenin sıkıntısını yaşayabiliyorlar. Kahvaltı yapmadan gelirlerse bu eğitimlerinide olumsuz etkileyecektir.  Kaymakama ek bina ihtiyacımızı ilettik.  Eğer ek bina olursa sınıfların mevcudu düşecektir. Bu da eğitimde kaliteyi artıracaktır. ‘’

 

 ....................................................................O...................................................................

 

 
ARABAN İLÇESİNİN GEÇMİŞİ

Araban tarihi M.Ö.3000'li yıllara dayanmaktadır. Ara dönemlerle ilgili yeteri kadar Arkeolojik çalışma yapılmadığından çok fazla bilgiye ulaşılamamış, M.Ö.1600 -800'lü yıllarda Eti Devletine dahil edilmiş, M.S.72'li yılarda Romalılar hakim olmuş,395 yılında Bizans İmparatorluğuna dahil olmuş,636 yılında İslam Halifesi Hz. Ömer'in komutanlarından Halid Bin Velid'in Bizans ordularını yenerek Ayıntap, Raban,Besni, Maraş, Keysun, Anadolu Sultanı İzz al- Din Masud 1.in eline geçmiş, onun ölümünden sonra Emevilerle Abbasiler arasında sık sık el
değiştirmiştir. 1077 yılında Anadolu içlerine ilerleyen Türk orduları Gümüştekin komutasında bölgeyi ele geçirmiş ve Karadağ'ı kendisine karargah seçerek buradan Bizanslılara saldırılar düzenlemiştir. Bu sırada da sık sık Urfa Haçlı Kontluğu ile Ermeni krallığı arasında el değiştirmiş, 1270 yıllarında Moğolların istilasına uğrayan bölge bir müddet sonra Mısır Memlüklü Sultanlığının eline geçmiş 1343 yıllarında da Dülkadiroğulları Beyliğinin hakimiyetine geçmiştir. 1400- 1401 li yıllarda yine bir Timur istilası başlamiş,tüm Anadolu gibi bu bölgede yakılıp yıkılmıştır. Yıldırım Bayezıd ile giriştiği Ankara Meydan Savaşını kazanıp Elbistan ve Malatya'yı alan Timur oradan Mısır Sultanlığının üzerine yürürken Bhesni(Besni), Külşehri(Üçgöz)Raban(Araban), Ayıntap'ı(Gaziantep) yıkıp yakmıştır.
Bu geçiş sırasında Araban ilçesinin Kuzey Batısı ile Azezi ve Ardıl köyleri arasındaki ovada konakladığı rivayet edilmektedir. Günümüzde bile halen buranın Timurlenk mevkisi olarak anılıyor olması bunun doğru olabileceğini akla getirmektedir.
Bu istiladan sonra yaklaşık olarak Timur orduları iki yıl Anadolu ve Arap Yarımadasında kalmış, Mısır Sultanlığının üzerine giderken buralarda geçmiştir. Timur üzerine orduları ile yürüyen Yavuz Sultan Selim Besni kalesinin anahtarı kendisine teslim edilince Gölbaşı, Çelik,Belören, Suvarlı, Köseceli, Araban ve G.Antep üzerinden Fıratı takip ederek gitmiştir. Timur bölgeyi terk etmiş, Mısır Sultanlığı ise anlaşma sağlamıştır.

Kaynak:Salih SAN,Besni,s.5-10
Komisyon,Araban1997,s.21-28
Burhan BOZGEYİK,Her yönü ile G.Antep,32-40
Prof.Dr.Ahmed AKGÜNDÜZ,Bilinmeyen Osmanlı,s.55-59

                                                   

                                                                                                     Haber:  Ali DOĞAN

.................................................................O................................................................

 

 
 
 

KÖŞE YAZARI

24.09.2010 11:36

Mahmut CANTEKİN

 

                                           KÂHTALI MIÇE

 

Mustafa Aslan kimdir diye sorarsak, kendisini tanıyacak insanların sayısı çok azdır…Kâhtalı Mıçe diye sorarsak, milyonlarca insan kendisini tanır. Milyonlarca insan hayranı olarak şiirlerini, türkülerini dinler… Milyonlarca seveni ve sayanı vardır…

Mustafa Aslan’ı çocukluğumdan beri yürekten severim. 

Aynı topraklarda bu Dünya’ya gözümüzü açtık. Aynı sokaklarda büyüdük. Aynı okula siyah önlüklerimizle gittik…

Yokluk ve yoksulluğu iliklerimizde tattık… Tırnaklarımızla bu kokuşmuş çarkın içinde, aslanın ağzından ekmeğimizi kazanmaya çalıştık…

Feodalizmin gelenek ve görenekleriyle bizi kafesine aldığı bir ortamda, benliğimizi bulmaya, kul değil birey olma savaşına girdik…

12 Eylül faşizminin darbesini ikimiz de yedik… İşkence gördük. Hapishanelerde volta attık…

 Onurumuzla yattık… Yıpranmış bedenimizin üstünde, başımız dik dışarı çıktık…

Mustafa Aslan’ın suçu türkü söylemekti…

Benim suçum çok okumak ve düşüncelerimi dile getirmekti… Feodalizme ve faşizme tavır almaktı… Halk çocuğuyduk… Halkımızdan yana taraf olduk.Suçumuz ve günahımız doğduğumuz ülkenin güzel insanlarını sevmekti…

Mustafa Aslan memurluktan atıldı…Benim de üst üste takdir aldığım öğretmenlik mesleğim elimden alındı… Öğrencilerimin ve velilerimin gözyaşını ödül olarak yüreğimde saklarım… Afyon Tınaztepe’yi ve Sinanpaşa’yı unutmadım, unutamam…

 Eşlerimizin ve çocuklarımızın yokluk çekmesinden zevk aldılar… Ağızlarından salya akıtarak acılarımızı meze yaptılar…Acılarımızı unutmadan bu güne geldik… Sıkıyönetim kalkınca, keyfi olarak görevime son verenler hakkında dava açtım. Mahkeme zalimleri değil, beni haklı gördü. Görevime geri döndüm. Öğretmenlik yaptım… Halk Eğitimi müdürlüğü ve Milli Eğitim müdürlüğü yaptım.

Mustafa Aslan sanat hayatını sürdürdü. Bu günlere geldi…Meşhur oldum diye şımarmadı… O güzelim özünü yitirmedi… Doğduğu toprakları, dostlarını hiç unutmadı…Ben, bu tavrından dolayı Mustafa Aslan’ı severim…

 

Mustafa Aslan ile ilgili birkaç anımı sizlerle paylaşmak istiyorum…

Kâhta bizim çocukluğumuzda 5–6 bin nüfusu olan şirin bir ilçeydi.

Kâhta’nın etrafı bağlarla, bahçelerle çevriliydi. Eski çarşıda, demirci dükkânlarının arkasındaki arsada hayvan pazarı kurulurdu. Hayvan pazarının hemen bitişiğinde bahçeler vardı. Domates, biber, patlıcan, kabak, fasulye yetiştirilirdi. Bahçelerin bitiminde güzelim üzüm bağları başlardı. Bağların bir tarafı mezarlığa, diğer tarafı Ariket köyünün yoluna kadar giderdi. Her bağın etrafında badem ağaçları vardı. Bu badem ağaçları bağların sınırını belirlerdi. Bağlarımızın, bahçelerimizin yeri şimdi Karşıyaka Mahallesi olmuş.Bahçelerin kenarlarında dut ağaçları, kavaklar, söğüt ağaçları vardı. Bu ağaçların gölgeleri bahar, yaz aylarında bizim meskenimizdi. Çocuklar, gençler bu ağaçların altında oynar, dinlenir, yemek yerlerdi.Kubilay İlkokulu, Kâhta’daki tek ilkokuldu. Esnaf çocukları, tatillerde babalarının işyerlerinde çalışırlardı. Babalarına yardım ederlerdi… Fırsat buldukça bahçelere, diğer arkadaşlarının yanına kaçarlardı. Üç arkadaş domates, biber aldık. Hacı İbrahim’in fırınından aldığımız teneke tepsiye domatesleri bölüp yerleştirdik. Tuzunu attık. Aldığımız tele de biberleri geçirdik. Fırına verdik. Babamın demirciler çarşısındaki dükkânının gölgesinde oturduk. Sabırsızlıkla fırına verdiğimiz “ziyafetimizin” pişmesini bekledik.Acıkmıştık. Sabırsızlanıyorduk… İki üç kere pişmiş mi diye fırına gidip geldik. Son gidişimizde olumlu cevabı aldık.Birkaç sıcak pide alarak bahçelerin kenarındaki bir söğüt ağacının altına gittik. Soframızı kurduk. Kâhtalı Mıçe yandaki söğüt ağacının gölgesinde oturuyordu. Dalmıştı. Çağırdık. Nazlandı. Israr ettik. Geldi. Birlikte oturup yemeğimizi yedik. Yemekten sonra Mıçe’nin söylediği uzun havayı unutamadım. 40 yılı aşkın bir zamandır o türküler hala kulağımda çınlar… Dert görmeyesin Kâhtalı Mıçe.

Kasap Sami’nin büyük bir deposu vardı. Kâhtalı Mıçe’nin evlerinin bulunduğu sokağın tam karşısındaydı. Çocukluğumuzda orası sinemaydı. Sonra Sümerbank’a verildi.Gündüzdü… Yılmaz Güney’in bir filmi oynuyordu. Biz çocuklar Yılmaz Güney’in filmlerini çok severdik… Salonu doldurmuştuk. Filmin başlama saati daha gelmemişti. Kâhtalı Mıçı makinistin odasında gazel söylüyordu. Sesi dışarıda yankılanıyordu.Mıçe’nin babası Ebubekir Amca çiftçilik yapıyordu… Traktörü olmadığı için karasabanla çift sürüyordu… O gün de elinde mises, önünde öküzlerle çiftten eve dönüyordu. Öküzler sokağa döndü. Eve doğru yürüdü…Ebubekir Amca Mıçe’nin sesini duyunca sokağın başında durdu. Sokağa dönüp eve gideceğine, elinde misesle sinema salonuna girdi. Makinistin odasında olan Mıçe görülmüyordu. Mıçe’nin de babasının salona girdiğinden haberi yoktu. Türküsüne devam ediyordu. Salonun duvarında büyük bir müzik kabini vardı. Ses oradan geliyordu. Ebubekir Amca o tarafa yöneldi. Kabinin önüne kadar yürüdü. Durdu. Kabine bakıyordu. Bazı çocuklar bağırmaya başladı.

— Mıçe kabinin içinde…

— Mıçe kabinin içinde…

O temiz, saf, güzel insan Ebubekir Amca, elindeki misesle yavaş yavaş kabine vuruyor ve Mıçe’ye sesleniyordu:

— Mıçe mı çık oradan boğulursun!  Dere Mıçı dere te bı fetisi

— Nasıl girdin oraya, çık oğlum!    

Sinema salonundaki çocuklar gülmekten yerlere yatıyorlardı. Uğultu yükselmişti. Mıçe makinistin odasının penceresinden “ ne oluyor diye” aşağıya baktı. Eli misesli babasını görünce, sinemanın arka kapısından kaçtı. Ebubekir Amcaya Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.                                                        

Yıl 1976.

Edirne Süloğlu ilçesinde askerdim. İzinli olduğum bir gün Edirne’ye gittim.Çarşıda gezerken bir kasetçinin dükkânının önünde durdum. Kasetlere bakıyordum. Kâhtalı Mıçe’nin kaseti gözüme ilişti. İnanamadım. Gözlerimi ovaladım. Baktım; Kâhtalı Mıçı… Hemen dükkâna girdim. Kasetleri nereden aldığını sordum:

— Antep’ten, dedi.

— Ver, dedim. Kâhtalı Mıçe’nin kaç kaseti varsa hepsinden birer tane ver.

Kasetleri aldım. Dükkândan çıktım. Sevinçten uçuyordum. Edirne çarşısında kendi kendime söyleniyordum:

— Kâhta’dan Edirne’ye kasetin gelmiş Mıçe. Güzel hemşerim.

O günü hiç unutabilir miyim?

O günlerden bugünlere bileğinin hakkıyla geldi Mıçe.

12 Eylül çoğu Kâhtalı gibi bana ve Mıçe’ye de unutulmaz acılar çektirdi.

Adıyaman’da bulunan Pirin Palas denen işkence haneden, Adıyaman cezaevine götürüldüm…Sorgucuların marifetiyle ilgimin olmadığı bir davanın sanığı yapılmıştım. Davanın itirafçıları bile benimle ilgili bir şey söylememişlerdi. Ben de hiçbir suçlamayı kabul etmedim.Aylar sonra Adana’da dava görülmeye başlandı. Beni Adana’ya götürmediler… İlk mahkemede gıyabımda tahliye kararı verdiler…

Yıpranmış bedenimle Kâhta’ya döndüm…

Özlemiyle yandığım ilçemde iki ay kaldım… Müthiş bir yılgınlık vardı… İnsanların çoğu işkence görmüştü… Gözaltına alınanlar, tutuklananlar vardı. 

Zulme tanık olanlar çoğunluktaydı. Zulmün kara bulutları güzelim ülkemizin üstüne çökmüştü… Dün dost dediklerimiz selam vermeye çekiniyorlardı… Doğduğum topraklarda yalnızları yaşıyordum.Eski çarşının orta yerinde bulunan Hülyam lokantasına girdim. Bahçeye geçtim. 

Arka tarafta bulunan masaların birinde Mıçe tek başına oturuyordu. Masada rakı, kavun, peynir vardı. Mıçe beni görünce ayağa kalktı. Sarıldık. Ayakta biraz sohbet ettikten sonra masasına davet etti. Sandalyeleri çekip oturduk. O bana şiir okudu. Ben ona şiir okudum…

Türkü söylediği için ceza vermişlerdi. Birkaç gün sonra cezaevine girecekti.

Ülkem… Ülkem… Güzel ülkem…

Sen evlatlarına ne acılar çektirdin…

Düşünce suçlusu olarak zindanlara atarsın. Asarsın… Sürgün edersin. Sonra hiçbir şey olmamış gibi heykelini dikersin…

Nazım Hikmet yaşasaydı, ağız dolusu acı acı gülerdi…Gurbet ellerinde can yoldaşım, Mıçe’nin kasetleri oldu.

Onlarla ağladım.

Onlarla güldüm.

Onlarla uyudum.

Onlarla uyandım.

Mıçe’ye sevgimi bilen dostlarım, televizyon ekranında Kâhtalı Mıçe’yi görür görmez beni ararlar:

— Hemşerin filan Televizyon kanalında konuktur…

Mıçe’nin başarılarıyla övünürüm, gurur duyarım…Kâhta’da Mıçı gibi sanatçılar, yazarlar, şairler, ressamlar, bilim adamları ve sporcuların çıkmasını arzularım.Türkiye’ye ve Dünya’ya başarılarıyla Kâhta’nın adını duyurmalarını isterim.

Güzel gençler, umudumuz sizsiniz…

Sizin başarılarınızla gurur duymak istiyoruz…

Selam sana Kâhtalı Mıçe…

Güzel insanlar, hepinize kucak dolusu sevgiler…

 

Mahmut Cantekin KİMDİR?

01.01.1952 yılında Adıyaman ili Kâhta ilçesinde Dünya’ya geldi. İlk ve Orta Okulu Kâhta’da okudu. Besni Öğretmen Okulunda öğrenimine devam etti. Osmaniye Düziçi’nden mezun olarak öğretmenlik diplomasını aldı.  Afyon ili Sinanpaşa ilçesine bağlı Çatkuyu ve Yıldırım Kemal köyleri ile T