KÖŞE YAZARI

15.10.2010 00:25

(HALİL KARAKUŞ)

 

 

                                         KÖR KUYUDA OLSAK BİLE
 
   

İnsanlar umut ettikleri ve zorluklarla mücadele ettikleri oranda yaşarlar. Ne zaman ki umudumuzu yitiririz, yaşamla bağlarımız kopmaya başlar. Bu hafta “yakınıp sızlanmak yerine, sorunu nasıl çözebilir ve aydınlığa nasıl adım atabiliriz?” konulu bir hikâyeden ibaret.

Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, bir kuyunun içine düşmüş.
Niye düşer, nasıl düşer sormayın.

Eşek bu. Düşmüş işte.

Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü.

Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm!

Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.

Ayıptır söylemesi, anırdı yani.

Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.

Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor.

Üstelik yaralanmış.

Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.

Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.

Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.

Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek!

Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.

Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü.

Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.

Köylüler ağzı açık bakakaldı...

Hayat, bazen (Ne bazeni, çoğu zaman.) bizim de üzerimize abanır. Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.

Kör kuyuda olsak bile...

 

 

 

 

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------